17 Aralık 2008 Çarşamba

  • isviçreli bilim adamlarının işi gücü bırakıp, engin noyanın günde ortalama kaç kere “eyvallah” dediğini araştırmaya başladığını biliyor muydunuz?



10 Kasım 2008 Pazartesi

ben de seni

Geciktim. Su saatte ordayım.
Toplantıdayım beni sonra surdan ara.
Su anda mesgulüm. Seni sonra ararım.
Su saatte geliyorum.
Toplantı iptal edildi.
Su saatte goruselim.
Surada goruselim.
Lutfen ara.
Ben de seni.
Nice yıllara.
Tesekkurler.


tanıdık geldi deyil mi? bu samimiyetsiz cümlecikler iki tuş uzağınızda, kayıtlı mesaj şabloncuklarında. evet sahiden de samimiyetsizliğin bu kadarı.

7 Kasım 2008 Cuma


Mozayiklerden de tanıyamadığınız üzre kendisi FİKRET KUŞKAN.
/Genç kızların sevgilisi/ hitabı artık kendisi için kullanılmasa da benim gönlümün sevgilisidir bu adam. Yüzü eskimeden once oynadığı filmler olsun klipler olsun rastladıkça “analar neler doğuruyür” demekten kendimi almazdım. Halen de alamam. Şu aralar nejat işler in ekürisi gibi görülüyor ama deyil aslında. Olmamalı ! Çünkü çok alakasızlar bence. Bidaha da ikisini aynı projede görürsem hiç acımam fururum o necatı. “aaebi sen yılların oyuncususun gel şu dizide beni de al yanına be aebi ufak bi rol de olur marangozluk filan yeterki senlen aynı ekranda göriniyim , hadi be aebi gel senle mocoya gidelim bak biralar benden.” diye ayartıyor kesin fikreti. Şimdi fikret kuşkan evli ve de çocuk babası ama ben gidip de karısına filan sövmüyorum. bu da benim seviyeli hayranlık derecemin bir göstergesi. ama şu sözlerinden sonra birazcık kıskanmıştım, birazcık da çok az edepsiz gibi şeyler söylemiş olabilirim karısına. ama şimdi yapmıyorum öyle şeyler. şunu söylemiş evet :

"Çocuk konusu erkeğe danışılmaz, kadına danışılır. Bir kadın, bir erkekten çocuk yapmaya karar vermişse; o erkek, bence eğilip kadının ayağını öpmelidir. Çünkü erkek kadını seçmez, kadın erkeği seçer. "
ağzını öpiyim.

Kendisine bir de şiir saçmaladım.

Nedir bu kızlardaki nejat işler sevgisi?
Pek bi odun, zaten tayyip benzeri
poposunu yalasın bence fikret kuşkanın
Var mı onun gibisi? Sesini bızdırdığmın

Ayşegül aldinç klibinde gördüm seni ilk
Kıvırcıktı saçların, görüntülerin pek erotik
Gülüşünü gördüm mü erir iç yağlarım
Dayanamaz oldum artık gel beraber kaçalım

Fikret fikret diye nicesine sarıldım
Çeyiz sandığıma gül yüzünü kazıdım
Baya bi sene oldu ama ne güzel doğurmuş anan
Son sözüm şudur ki ya benimsin ya topraan

2 Kasım 2008 Pazar

ulusa sesleniş




şuan blogda yer edinmiş olması gereken canım gibi evladım gibi baktığım yazılarımın bulunduğu dosyanın üzerine bir buhran anı tırto bir link kaydetmişim. yastayım kendimce. yeni yazılar fırından çıkana kadar emre baydın dinleyip ağlayabilir, hayko cettin ile dağlanabilirsiniz.

sevgiler .

7 Ekim 2008 Salı

arka kapı

bazen yolculuk esnasında kimisi hafiften arabayı yanaştırıp tebessüm eder.anlam veremezsin falan ama mutlu olursun bi an salak gibi.ama sonra camı açıp "SİZİN ARKA KAPI AÇIK !" dedi mi üzülürsün, ağlarsın.şahsen çok üzülüyorum ben.orhan da üzülüyor.

25 Eylül 2008 Perşembe

keşkemsi


teğel misali gevşek olmak vardı hayatta
ıslak bir banyo terliği kadar süpriz dolu..
küvetteki köpük kadar ötelenesi olmak vardı.
bir pet şişe kadar deli olmalıydık
zeytin gibi yağlı,
nokta kadar dolu olmalı..
işporta leğenler gibi olmak vardı
rengarenk ama şeffaf
panjur araları kadar tozlu,
tül perde gibi gereksiz olmalı..
özne değil de yüklem olmak vardı
x, y gibi popüler,
“ki” gibi kurnaz olmalı..
9-8 lik olmalıydık..

14 Eylül 2008 Pazar

wtf

"sonbahar da yaklaştı",
dedi ve öğlen sıcağında sokaktaydık
ben pek anlamam aşkın en güzeli hangi mevsimdedir
tam olarak nereden gelir
nereyi vurur..
ama yaprakları da yanında çiçeğiyle severim hani
bazen bir resim, belki bir ses..
derinlerden gelen bir tükrükle aynı hissi yaşatabilir
bazen yayılan kızartma kokusu
hatırlatabilir sonbaharı
yağmur yağarken uyumak mı
yoksa altında ıslanmak mı bilemem en güzelini
yeni nevresim kokusudur esas aldığım
her mevsim aynı taze koku
hissettirdiği tutku
her yaşa bakmadan geçen zaman
ve bünyede bıraktığı korku


4 Eylül 2008 Perşembe

İz bıraksın diye, yere ketçap dökmek.!



Bu nasıl bir zihniyet! sen, alemin en teknolojik evini kurmuşsun, emrinde güzel giyinmiş bir sürü adamlar çalışıyor. silah teklonojisi desen gani. ordu kuracak ekipmanın var. ama gel gör ki iki kıçı kırık yaratık yüzünden ailenin dolaştığı yere önce susam dök sonra ketçap dök! neden? iz bırakıyormuş... bir siktir yaaa...

"öğlen uykusunda görülen rüyanın bünyede bıraktığı etki"

son dilim

mutfakta karpuz yerken
gecenin kör bir yarısı
buzdolabı sustu aniden
sessizliği yarıyordu adeta
dişlerimin tınısı

sonra sinek konuverdi son dilime
gözlerine baktım
gözlerime baktı
bakışıyorduk
uçtu..
uzaklaştı vızıltısı

21 Ağustos 2008 Perşembe

Last One

22.07.1996
Merhaba günlük. Bugün nefis bir piknik yaptık aylecek.Havanın serin olduğu taraflara gittik.Çok güzel bi gündü.
Neyse biliyor musun şu Reha Muhtar'a da iyice sinir olmaya başladım. Ne kadar çok soru soruyor ve çok uzun kulakları var, kıvırcık saçlı. Ama gittikçe sorularına alışıyorum. Taklidi de çok güzel yapılır. Herkes de yapıyor zaten. Önceden çok yapılırdı. Şimdi pek yapılmıyor.
Şimdi yatmak zorundayım. İyi geceler günlük.
Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan.
22.07.2008
13.20 suları dudağım duvara yapışmış biçimde açıyorum gözümü. bel hafif katı. eşofman altı şort olmuş sıyrıla sıyrıla. hissedilen sıcaklık 35 derece. hissedilen koku rexona.''-yeni çıkmış demekki''. telefonun tekinin şarjı bitik. diğeri iki kol uzağımda.göz kapalı yokluyorum halısız ılık zemini. bunun şarjı yerinde bin şükür. [mesaj yaz] ''-niye uyandırmadın lan giderken!?'' [gönder]. 10 dk mayışmışım. sağ kulağımın titremesiyle irkiliyorum.''not bıraktık oraya kaldır götünü de oku. '' göreyim diye sandalyenin koluna sıkıştırılmış nota uzanıyorum. mesajdan daha nazik nispeten.''-uh..güzel mi uyuyomuşum..''.16.00 gibi gelirim yazmış. gelince de ev bakarız. 14.40 da geliyor. kahvaltıdan sonra ilandaki numaraları aramaya başlıyoruz. ilki 1.5 milyar kira istedikten sonra -hadi görüşürüz- diyor yüzsüz gibi. -verdim ben orayı kızım verdim-..''tamam teşekkürler..''-çalışıyomusun?-''yok öğrenciyim''-hıı çalışıyosun-.''hayır çalışmıyorum öğrenciyim.''-çalışsan iyi olurdu..-''.?!*/#^'''...''ben kiralık ev ilanı için şeyap..'' -evet kızım fiyat bu ,ev şurası.-
15.00 i geçerek çıkıyoruz. ''amca biz geldik şurdayız''.-ben 16.15de gelicem kızım-.otur ateş gibi kaldırıma. evi süz..beğen..üstüne komşuları süz..halı yıkama arabasının 3.geçişi. içindekilere söv..hissedilen sıcaklık 38 derece..10 metre ilerde beyaz sıteyşın duruyor. kısa, yaşlı ev sahibi görünümlü amca yaklaşıyor sonunda. -sizsiniz dimi? gelin güzel kızlarım-.-şurdan 1 ile 4ü bulsana kızım sana zahmet. çok anahtar var malum göz de seçmiyor-. 4 numara hayal kırıklığı. 1 numara kötünün iyisi. ardından 11 ve 12 de cabası..kafadan silinip atılmış apartman, lakin hala daireler gösteriliyor tek tek.-bide bir üste bakın kızlarım orası daha ferah- inip çıkarken şartlar da sayılıyor tutmuşuz gibi.-tek istemediğim olay erkek arkadaş kızlarım-.-eve erkek sokmam-.-bazen parkederim şu apartmanın önüne akşamüstü, bazen sabaha karşı gelirim.arabada otururum bi yarım saat. -hani varsa erkek arkadaş sabah girip çıkacak elbet-...
halı yıkama arabasına rastlıyoruz dönerken.onlara sövmüyoruz bu sefer. şortun altından ter süzülüyor. sıcaklık epey hissettiriyor.

13 Haziran 2008 Cuma

9unda anlatılmak istenilenler-2

sevgili günlük!bugün çok heycanlıyım çünkü benim doğumgünüm.babam hediye olarak atari kasedi aldı.daha güzel bir hediye alabilirdi.ben yine de üzülmüyorum.çünkü gelecek 6 haziranda daha güzel bi hediye alınacak.zaten kasedi "NBA" basketbol diye aldık ama "TAITO" basketbol çıktı.neyse o yaş günüm de mutlu ve güzel geçti.şimdi yatmam gerek.iyi ki doğdun günlük.

29 Mayıs 2008 Perşembe

9unda anlatılmak istenilenler-1

Merhaba günlük!
Biliyor musun?Dün hiç ama hiç uyumadım.Akşam yatağa yattığımda hiç uykum yoktu.Hatta sabah oluşunu bile gördüm.Anlıycan akşam yattığımdan itibağren sabah oluşuna kadar uyumadım.Ama şimdi çok uykum geldi.Hiç uyumadığım için.Şimdi yatmam gerek günlük.Sen hiç uyumamazlık yapma günlük.Yoksa sonra epeyce uyumak zorunda kalırsın.İyi geceler günlük.

15 Mayıs 2008 Perşembe

suicidal tendencies


yok yok yakışmadı sana bu suicidal durumları
kaç kez dışına vurdun ki bunalım anlarını?
ergen oldu olalı
içime atarım lan ben de!
dedin ama için almadı çoğu şeyi
yemediğin lokmalardan başka arkandan ağlayan oldumu ki?
ama yok yakışmaz yine de
hem sen çizemedin hiç öyle hüzünlü resimler
biraz meyil alsa kalemin gözyaşı filan çizmeye
bu da kuşboku olsun dedin
çevirdin kendince
sana göre değil şarkılardan anlam çıkarıp ağlamak
müzik en yan etkisiz ilaç değil mi hem?
bi de kendine sarılıp uyumak
bırak en iyisi bu sırça fanusu filan
kafayı fırına sokup ölmek mi marifet?
sana etki etmez ama bu işler
böyle herşeyi bir anda silişler
silinmezler ki zaten
tadı kaçar sadece gitgide
hani su katınca tatsızlaşan yemek gibi olurlar
yok ama yakışmaz bu acınası ifadeler
insan sever aslında acısını göstermeyi
sen de kanattın dizlerini küçükken
hatta iyileştikçe yaralar tekrar düştün aynı yerden
gözükmeliydi o yaralar
"benim yaram var"demek güzeldi o yaşlarda
herkese göstermek gururla
ama artık güzel değilmiş okadar demekki
ya da sana göre değil belki de
artık kendi halinde yaşamak güzel çoğu şeyi
aşkı bile
hazır alışmışken böyle gitmeli

4 Nisan 2008 Cuma

adsız

yaklaş.
korkma bademciklerimden!
erimiş kokulu mum kadar saf ve biçimsiz ol kollarımda
yeniden..

29 Mart 2008 Cumartesi


geçen günlerde bi veledin elinde gördüm PEZ'i.çıkaramadım başta.yok değildir dedim.ama PEZ di.ta kendisiydi.portakallısındandı hatta.en son ortabirde(6) emdimdi bunlardan.sonra da mazi oldu gitti.derse girmeden yerleştirirdik dilin altına bi tane.doping etkisi yapardı o ekşi ekşi.çocuğu takip ettim bunları düşünürken."nerden buldun bunları" diye sordum."bizim maallede pakkalda satılıo bunlardan" dedi."vay anasını" dedim."gidiimmi?" dedi."bi şartla" dedim.bana 10 paket PEZ almasını söyledim ona.5 portakallı 5 de limonlu."malı getir parayı al!".yarın aynı yerde orda olucaktı sitiyv.lakin tedirgindim biraz.sitiyvle bi ilgisi yoktu tedirginliğimin.dilekolay 8 sene ağzıma bi tane bile PEZ almamıştım .8 sene sonra tekrar bağımlı olmak vardı."it worths everything.."diye düşündüm.evet ingilizce düşündüm.bu bana bi beş dakka yetti.sonra yoluma koyuldum.sitiiv de koyuldu.

20 Mart 2008 Perşembe

Yadigar

17 Mart 2008 Pazartesi

12 Mart 2008 Çarşamba

to lost kendince

hiç çağla yerken kendimi kaptırmamıştım bu denli
tüylü filan böyle
bi garip aslında
yemezdim oysa kendimi bildim bileli
neler oldu bana!
ekşiyorum sanki günden güne
ruhumun üstünü bi toz tabakası kaplamış gibi
bak yine surreal sözcükler çıkıyor ağzımdan
var bi gariplikler
gıcık tuttu
su içip geliim bi

10 Mart 2008 Pazartesi

8 Mart 2008 Cumartesi

Hissiyat insanı olabilmek!


Hissiyat insanı olabilmek!

Osurmadan sıçmak demektir. Yaşamadan görmek demektir. Aksini iddia eden Hakan Şükür gibidir.

13 Şubat 2008 Çarşamba

dumursal betimleme


bir nefes kadar yakın olmak ölüme,


ölümü dudaklarında gördüm

öperken geğirmen ilginç de

ben bunu ilk sende gördüm


bir içim suydu tenin

tuttuğu yeri ısıtırdı elin

ta ki zifaf gecesine değin

kaba yerini ben hep hoş gördüm


uyku tutmaz oldu geceleri

kabusum oldu yellenmeleri

hayatıma girdiği günden beri

buzdolabını hep boş gördüm

25 Ocak 2008 Cuma

nasıl istiyorsan

"bak" dedi " hiçbir şey gördüğün gibi değil"
"her şey göründüğü gibidir"
"ama sen yine de yaşarsın
görmek istediğin gibi"

Aslında pek anlamadım önce
ne dediğini, demek istediğini
iki gözüm var benim; önce bakar sonra görürüm
Örülen aslında demek istediğimmiş!

Bir adım atacağım, atıyorum ve attım
kim gördü, kimse
gözümü kapatıyorum şimdi
adımı atacağım, atıyorum ve attım
bunu 'ben' bile görmedi

bir asıl daha var ki o çok ince
'var' bir şeyler, bir sürü hem de
yürür onlar ayaksız, k-uyruksuz
ama ha görmüşsün ha görmemişsin
var bir şeyler y'ürür;
bir sürü hem de

ol ki gördü her şeyi gözün
tanıdı o şey'i olması gerektiği gibi
hep gibilerle mi yaşayacaksın be oğlum
uyansan gözün açık uyanmasan kapalı

yani şimdi;
uyansan ne olur
uyanmasan ne?

24 Ocak 2008 Perşembe

tavşanı bulmak.

tiz seslerin varlığında bir mücadele.
bassları henüz duyamıyorsun,
belkide duymak istemiyorsun
sadece sessizliğin sakinliği mevcut.

yanaklarının kızardığını hissediyorsun
aklına hep güzel şeyler geliyor
bir düzen arıyorsun bedeninde
oturduğun yer şimdi rahat geliyor.

bacakların hareket istiyor gibi
biraz da kolunu oynatsan
hiç bir yerin uyuşmayacak
kendini biraz zorlamanın sıkıntısı bu

birazdan geçecek...

adını koyamadığın videoları oynatıyorsun
benliğinin arşivinde
belki geleceği düşünüyorsun
kafandaki geçmişinde

kendin olmanın yolunun
nereden geçtiği soruyorsun.

ahh be plaki.

daha yeni uyanıyorsun...




kayıp giderken ne güzeldi

yumurta sarısı akşamlarda
hep seni özledi bu aklım
çırpındı gözlerim gel diye
gelmedin, çok üzüldü sol yanım

fallarımda çıkmadı yollar
yollarıma çıkmadı hayvanlar
kepenkleri açmadı dükkanlar
eti cin yiyemedim ona ağladım

16 Ocak 2008 Çarşamba

The Cat Empire

Tüm Montla sıçan kardeşlerime armağan olsun.

15 Ocak 2008 Salı

Türk Sanat Aleminin Agır Topu...

Öncelikle belirtmem gerekirse bu yazımı biraz aşağıda olan "2 kere değdin, gördüm" adlı saçmalığıma hitap etmek istiyorum. hani bilelim öyle konuşalım. dimi tansu?

Şimdi öyle bir nesil yetiştiki ( tiki uzantısına dikkat çekerim) bazı şeyleri hep beraber gördük geçirdik. Aynı şeylere güldük evet, aynı futbolcu kartları ile oynadık, aynı dergilere bakıp mastürbasyon yaptık, aynı abur cuburlardan yedik. Yedik ama yedik te ne oldu? Özüne bakarsak (ki bu ben oluyorum) hiçbirşey olmadı. Kısaca, gelmek istediğim konuya hala gelemedim o yüzden saçmalıyorum. ehe

Ele avuca almak istediğim konu, "homofobik" bir toplum oluşumuzun tuhaf nedenlerinden biri. Zaten önceki yazıma hitaben dediğim için akıllı olan bünyelerin bi ince anlaması gerekiyor. Anladın dimi gözüm?

Efenim, şimdi bu 9 aylık adlı "top" ile oynanan oyunu hepimiz oynamışızdır. Oyunda top auta çıkarsa yada (isteğe göre) kaleci topu havada tutarsa ve 2 kere topa dokunan olursa kaleye geçiyordu. Evet, burayı biliyoruz zaten. Şimdi kalede iken 9 adet gol yenirse ( ve bunu ilk önce kim yerse) "Anne" oluyordu. Evet benim tıkandığım konu burası. Anne olmak konusunda hiçbir zaman gocunmam olmamıştır, ki hala da yok öyle birşey. Yani sonuçta şakacıktan anne oluyorsun 2 rekat eğleniyorsun kendi aranda gibi bir durum var bu işin özünde. Lakin benim çocukluğumda bunu kabullenemezdi hiç kimse. Anne olunca oynayan herkes ırzına geçmiş gibi görürdü durumu. Bundan bir zevk alınırdı. Keza Anne olan taraf için ise içler acısı bir durum mevcut idi. Gururuna yediremezdi. Kısa sonuç olarak bir erkeğin karşı cins ile alakalı her benzetmesi bir felaket ile sonuçlanırdı. karşı tarafta ki adama her türlü yapılan ibne özneli hareketlerde büyük zevk alınırdı. Çünkü karşı tarafa yüklenince kendisinin erkek olduğunu sanan erkekler mevcut idi etrafımızda.

Ben şahsım olarak bu durumda anneliğe maruz kalmışlığım oldu. Ama hiçbir zaman böyle birşeyden gocunmadım. yani ben istisna olabiirim ama 10 yaşında bir çocuğun bundan alınması "homofobik" olması ve hatta ilerleyen zamanlardında belki de bu yüzden "gizli gay" olması kaçınılmaz bir durumdur. Zamanında "olum topmusun" lan diyen tiplerin şimdi kıyıda köşede bıyıklı adamlarla( bu bıyıklı adamaların içeriği bende gizli) alengirli işlere girdiğini görüyorum. Evet o nesilde Anne olmayı sorun etmemiş olan ben ( kendimce tabi) sağklıklı yetiştiğimi düşünürek tüm galatasaray camiasının allah belasını versin diyorum...!

Topmusun oğluuummm?


14 Ocak 2008 Pazartesi

ah ulan devran

"ulan" dedim "bu ne biçim kaderdir?"
benim gibisine rakı içmek bile helaldir
ala vere gide gele bu piyasada
sandımdı sırtımdaki demirden bir semerdir

geç bunları diyorum evvela
selam ver sonrasında imama
ezan sesini işittinmiydi
tutup kıçını gir saunaya

etnik


eşantiyon saatler olur ya hani
saniyesi gider bi ileri bi geri
aşkımız da öyleydi evveli
sonra bok oldu temelli

çakmak çakmaya gelmiştik
kına yaktık dötümüze
mademide tatlıydı kızın
niye verdin gelin diye

dantelli.

kırmızı bir don almıştım o gün sana
hani yılbaşıydı bizim için.
bilseydim o donun uğursuz geleceğini
hiç söylermiydim amcamın oğluna.

sana 2 rekat sözüm var ey samet
artık kendine gel, bi akıllan bi silkelen
yoksa alırım aklını tiizden
sadece sen mi aldın lan! dantellisinden.

dedimdi ona

Geçende açtı yine mevzuu
pek çok konuşduyduk üzerinde oysa
takılıp düştü bir noktaya hemen
"neden" dedim "ulan hıdır neden"?

Hadi kedini düşünmedin
üstelik kuşunu da yemsiz ettin
işimdeyim gücümde e be hıdır
yoksa gözlerin yeşil miydi senin?

13 Ocak 2008 Pazar

dengesiz düşler

ne zaman uykuya dalsa istemsiz

salya akıtır insanoğlu

dengesizdir düşleri

zaten uçar hep boşluğa doğru


benim de oldu düşlerim

ciddiydi geneli, kimi zaman sulu

fincanlarımı sevdim hep

ama kırıldı hepsinin kulpu

2 kere değdin, gördüm.

9 aylık oynardık, küçüktük
umutlarımız vardı hep
baba olmalıydık oyunda
hırs yapardık istemsizce

anne olmak değilde
kız çocuk olmak
ahh kız çocuk olmak
hep içimde kaldı ulan!

rambo

hani hatırlamısın idrisi?
beyaz saçları vardı
elleri top top olmuştu
ağırdı gözleri

beni sormuş geçen
2 gün önce yolda görmüş meğersem
işte diyorum hep empati isteriz
eğer bu yazıyı okuyorsan topsun idris!

23 nisan sabahı

haddimin kısa devresiydin zaman zaman
halı püsküllerini de düzeltmezdin hiç
azımsanamaz olmuştu paranoyak sanrıların
ve yoğurt kapların
gittin..
iyi oldu be hacı
küs olabilirdik nanelere sabahları
balkonda parmak kadar toz olsaydı
giderdi ismail bayram temizliğine
ama kış geldi..
borsa düştü..
tutunamadı ismail

çürük diş

erken uyanırım bazıları sabah
derken, katırla çıkarım yola
sığır mıyız ki tepelim onca yükü
hiç vermeden bir kere bile mola

hacı kovmaz beni elbet
gelmişim, yaşarım burda gurbet
elimden gelirken de bunca iş
anacığım dönmem gayrı, hakkını helal et

gel de gitme

bir elim diğer elimin içinde
azgıçlarım bir kulaç açık.
akıntıya takılan kulaklarım
denizine susamışın izinde

yüzme bilmez gözlerim,
açılamam, sebep ondandır.
bilmiyorsan, bilene sor
bilesin, cehaletin bundandır

nalan

nükhet kadar duruydun eskiden
neden akrepleştin nalan?
bir nefes çeksem yine teninden
ama yapamam ki bak geliyor baban

sehpadaki tozlara bakıyorum nalan
pervasızlar sen gibi
üflesem uçuşmaz da bunlar
üşengeçler sen gibi

aşık caner der ki
tülin evlen benimle
nalan geldi aklıma
onun aklı mikimde

hidrojensiyanit gibi

günlerden salı idi
aydat toplamaya başlamıştım.
tamam belki kapıcı değildim
ama en az onun kadar forsluydum

kapıyı gene o açmıştı, şuursuzca
belki makbuzu verirken eline
söylerdim duygumu
kapıcının oğlu olduğumu.

das arabesque

ayrılıklar arabesk
birleşmeler bi o kadar doom muş
yalanlar gerçek
hayaller folloş olmuş
şu chaotic dünyada..

formaldehit kanser yapar

günlerden cumaydı kapıcı geldiğinde 
sen yoktun o zaman aydat topluyomuş 
ayda kaç kere oldun ki zaten bu evde 
aydatları ben verdim hep insana çok koyuyomuş 

hazmedemedi tebessümlerim çorap kokusunu 
geceye yayılırken yalan piskoposlar 
oysa ne hoştu buhranların siyahta 
süzülürken boğazdan pekin ördekleri